AĞUSTOS 2022 ALADAĞLAR

Etkinlik Anıları

2019 Temmuzunda zirveleri ve meşhur Yedigöller kamp alanı ile tanıştığımız Aladağlar 3 yıl sonra yine bizi çağırdı.

2021 Eylül ayında 2021-2022 sezonu için kulübümüzün yıllık planını yaparken Temmuz ayına Aladağlar Ağustos ayına da Ağrı zirvelerini koymuştuk ancak Aladağlar faaliyetini bayram sebebi ile Ağustos ayına ertelemek zorunda kalınca Ağrı bir başka bahara kalmıştı.Bu benim için bir zaman kazanma oldu aslında. 2022 yılına kötü bir sürprizle başlamış 4 ocak 2022 de aşil tendonumu koparıp 2.5 ay yatağa bağlı kalınca hem Aladağlar hem ağrı hayallerim suya düşmüştü.Sakatlık sürecim sıkıcı ondan pek bahsetmeyeceğim ama bütün konsantrasyonumu Aladağlara kilitleyip bu etkinliğe yetişmek için elimden geleni yaptım.

Etkinlik yaklaşmaya başladıkça hem heyecanım hem endişelerim artıyordu aslında hemde bu seferki zirve hedefleri daha yüksek ve riskli zirvelerdi. 5 gün için Aladağlardaki dostumuz Ramazan Bozkurt ile görüşüp proğramı yaptık. Yine ilk gün Emler son dönüş günü ise Kızılkaya zirveleri vardı proğramda.

Daha öncede Aladağlara gitmiş olmanın tecrübesi ile Yol, Konaklama ve Dağ ulaşım konularını daha kolay hallettik.Bir önceki etkinlikte hata edip geceden yola çıkarak sabah erkenden Demirkazık köyünden dağ ulaşımımızı yapan Mehmet Şenol ile buluşarak önce Karayalak kamp alanına oradan da hiç beklemeden eşyaları katırlara yükleyerek ilk gün zirvesi olan Emler’e hareket etmiştik.Her ne kadar Aladağların büyüsü ile zirveyi tamamlasak da uzun yorucu araba yolculuğunun üzerine 1800 rakımdan 3700 lü rakımlara çıkmak bizi çok hırpalamıştı.

Bu sebeplerle etkinliğin bir gününü yola ayırdık ve 19 Ağustos da sabahtan yola çıkıp Demirkazık dağ evinde yada bahçesinde konaklayıp sabah buluşma saatinde toplanarak Karayalak kampına oradan da Emler zirvesine hareket etmeyi planlamıştık ki dostumuz Mehmet Şenol herkezin toplanması halinde Karayalakta geceyi geçirmemizi ve sabah oradan hareket etmemizi önerdi. Etkinliğe katılacak dağcı arkadaşlarıma ulaşarak aynı saatte toplanıp toplanamayacağımızı teyit edip olumlu yanıt alınca planda değişiklik yapıp 19 Ağustos sabahı Bülent Aydın, Selim Karakaya, Nursel Ölmez, Mevlüt Özil, Devrim Özil, Özden Kırlı, İhsan Ercan, Ramazan Turan, Hüseyin Öge ve Aydın Gün den oluşan 3 araç ile Denizliden hareket ettik. Etkinliğe Antalya dan katılan Rıza Özgen ile Niğde merkezinde buluşmak ve son alışverişlerimizi yapmak üzere Niğdeye ulaştığımızda Kocaelinden katılacak olan Naz Akgül ve Niyazi Temizkan ile Bursadan katılacak olan Rıza Topgül de Niğde merkezde bizimle buluştu.

Kısa bir alışveriş işleminden sonra hızla Demirkazık dağ evine yola çıktık ve 45 dakikalık bir yolculukla hedefe vardığımızda Mehmet Şenol un bizi beklediğini gördük kendisi ile zaten gün boyu irtibat halinde idik. Bize Adanadan katılacak olan Ahmet Ergen ile de dağ evinde buluşacaktık ancak vaktinde yetişemeyince ana gurup olarak traktör ve arazi aracı ile Karayalak kamp alanına hareket ettik. Denizliden öğle vakti yola çıkabilen Mithat Ekmekçi ve Tuğçe Topçu ile Ahmet Ergen‘i gecenin ilerleyen vakitlerinde Mehmet Şenol arazi aracı ile giderek kampa getirdi. Böylelikle Rehber dostumuz Ramazan Bozkurt ve Muhammed Dağ hariç tüm dağcılar kampta buluşmuş olduk.

Karayalak kamp alanı

Kısa çay ve muhabbet vaktinden sonra çadırlara çekilip istirahat ettik.Sabah 8 de hareket edecek şekilde her kez uyandı ve kamp toplandı katırlara verilmek üzere kamp malzemeleri bir bölgeye taşındı. Geceyi burda geçirmek bize hem zaman kazandırmış oldu hemde ekip birazda olsa aklimatizasyon yapmış oldu. Denizlinin rakımı 324m Karayalak kampı 2150 m, bu rakım farkı oldukça fiziksel zorlama yapabilirdi.

  1. Gün: Sabah Ramazan hoca, eşi Zehra hanım ve Muhammed Dağ da aramıza katılınca 21 kişilik ekip tamamlanmış oldu. Parkur başında kısa bir bilgilendirme ve tanışma konuşmalarının ardından kamptan ayrılarak kapı bölgesine hareket ettik, ekip dinlenmiş ve heyecanlı dinamik şekilde yol almaya başladı.

kapıya geldiğimizde uzun bir meyve molası verildi bu molada bir kişinin kaskının düşerek kapının arkasındaki uçuruma yuvarlanması nedeniyle Hüseyin Öge ve Bülent Aydın kaskı alıp getirmek üzere arkada kaldı ve ekip yola devam etti bu arkadaşlarımız zaten iyi performansa sahip oldukları için kısa süre sonra bizi yakaladılar ve mola taşında 2. uzun mola verildi. Mola taşında yüksek irtifa ilk belirtilerini Hüseyin Öge arkadaşımızda göstermeye başladı sık sık esneme ve sürekli uyku isteği şeklinde belirtiler gösterdi, buradan sonraki hedef olan Çelikbuyduran su kaynağında Emler zirveyi yapıp yapmayacağına karar vermek üzere yola devam ettik.

Bu hedef noktasına kadar ayağımı kontrol ederek ve Emler zirvesi ile Yedigöller kamp alanı yol ayrımında kararımı vermeyi düşünerek gelmiştim. Mola taşında sağ ayağım biraz kendini gösterdi hafif hafif ağrı yapmaya başlamıştı fiziksel olarak yorulmamıştım Emlere çıkabilirdim ancak ayağımdaki ağrı beni biraz endişendirmişti. Zaten 2 sefer Emler zirvesi yapmıştım ve diğer zirveleri düşünerek kampa doğru ayrılmaya karar verdim Hüseyin Öge kendini iyi hissettiğini söyleyerek Emler zirveye devam etti ben bir süre Çelikbuyduran üzerindeki düzlükte dinlenerek ve arkadaşlarımın Emler zirveye gidişlerini izleyerek vakit geçirdim.

Ben dinlenirken katırlarımız kamp eşyalarımızla birlikte Mehmet Şenol’un oğulları Recep ve Niyazi‘nin yönlendirmeleri ile düzlüğe çıkmışlardı, gerçi hayvanların yönlendirmeye de pek ihtiyaçları yoktu yolu ezberlemişlerdi . Onların önüne doğru kestirme inişle indim ve her fırsatta kestirmeleri kullanarak kamp alanına onlardan önce ulaştım. Kamp alanına ulaştığımda şaşırdım geçen gelişimizde oldukça kalabalık olan kampta benden başka kimse yoktu sadece 2 tane beyaz çadır ve 2 tane de dağcı çadırı vardı onlarda da kimse yoktu ayrıca göldede bir damla su kalmamış, kuru çukurlar beni karşılamıştı.

Recep ile beraber katırları yüklerinden kurtardık. Karışık şekilde yüklenen çuvallardan kendi çuvallarımı ip renginden ve Mevlüt ün çuvallarını da üzerine isim yazması sebebiyle bulabildim (Önemli Not 1: Çuvallara isim yazılacak) çuvaldan kamp sandalyemi çıkartarak biraz dinlendim ve Bülentle beraber kalacağımız çadırı kurmaya başladım. Tam bitirmek üzere iken küçük bir hortumla beraber sert rüzgar başladı çadırı kurmaya başlarken 2 ucunu 20 lik çivilerle sabitlemiştim bu sayede çadır uçmadı.(Önemli Not 2:Çadır kurarken iki ucu ivedilikle sabitlenecek)/(Önemli Not3: Sert zeminler için 20 lik çivi alınacak) aşırı rüzgar sebebiyle Mevlütlerin kalacağı çadırı kurmak için beklemek zorunda kaldım bu arada telsizle ekibin zirveden ayrıldığı kampa yaklaşmakta olduğu bilgisini aldım. Rüzgarın hafiflemesi ile 2. çadırı da kurup eşyaları içine attıktan sonra oturup kahvemi içerken ekip kampa ulaştı.

Herkes hummalı şekilde çadırlarını kurmaya başladı çadırları kurmayı bitirenler acele ile yemek yapma telaşına düştü bu telaşın sebebi ise daha önceki gelişimizde güneşin batması ile birlikte aşırı soğuk dolayısı ile dışarda duramaz olmamızdı. Ancak Ağustos ayı olması nedeniyle hava gayet güzeldi. Yemekler yendikten sonra teknik toplantı yapıldı. Ramazan hoca hava durumunu incelediğini ertesi günü öğleden sonra yağış olacağını, 2 gün sonra ise daha erken yağış olacağını belirterek daha tehlikeli olan Çağalınbaşı ve MTA zirve çıkışlarını öne alarak Süner, Okşar ve DKSK zirveleri yer değiştirerek yapacağımızı söyledi tabiki bunu kabul etmek zorundaydık. Zaten bizim için değişen bir şey olmayacaktı.

Ramazan Hocaya etkinlik öncesi telefon konuşmalarımızda ayağımdaki rahatsızlıktan bahsetmiştim. Teknik toplantı bittiğinde ertesi gün zirveleri hakkında kendisi ile konuştuğumda MTA zirveye çıkabileceğimi ama Çağalınbaşı zirvesine beni çıkartmayacağını söyledi, oldukça üzülmüştüm ama bir bildiği vardır diyerek kabullenmek zorunda kaldım. Saat 22.00 olduğunda tüm ekip çadırlara çekildi onyüzbin yıldızlı otelimizde güzel bir uyku ile sabahı karşılayacaktık.

2.Gün: Sabah 05 te saatler çalmaya ve kampımızın neşe kaynağı Rıza abi Denizli horozu gibi ötmeye başladığında tüm kamp uyanıp kahvaltı yapıp sırt çantalarını hazırlamaya koyulmuştu. Saat 06.00 da tüm ekip eksiksiz MTA ve Çağalınbaşı tırmanışı (tırmalayışı da olabilir) için Ramazan hocanın ardında tek sıra yerini aldı.

MTA yolunda Hasta hocanın gölü

Hasta hocanın gölüne ulaştığımızda fotoğraf için mola verildi. Sabahın erken saatlerinde rüzgarsız ve yumuşak sabah güneşi ile göl çok güzel yansıma pozları veriyordu.

Molanın ardından 3520 rakımlı MTA zirvesi için hareket edildi. Ekip uyumlu disiplinli şekilde sırayı bozmadan kısa nefes molaları vererek zirveye yaklaşmaya başladı. Zirve rotası çok kullanılması sebebiyle otobana dönmüş çok belirgin bir patika haline gelmişti. Nefes molalarında her arkamıza dönüşte muhteşem manzaranın beni dinlendirdiğini hissediyordum. Yedigöller platosu ve göller Ramazan hocanın sloganını hatırlatıyordu ” iyiki gelmişim iyiki burdayım”.

MTA zirveye ulaştığımızda Kayseriden Dağ Kurtları ekibininde zirve olduğunu ve kahvaltı yaptıklarını gördük. Tanışma ve kısa hatıra fotoğraf çekimlerinin ardından bu ekip Çağalınbaşı zirvesine hareket etti.

Dağ Kurtları ekibiyle MTA zirve hatırası

Ekibimiz bir süre daha burada kalarak fotoğraf çekimlerine ve ufak atıştırmalara devam etti. Çağalınbaşı tırmanışı öncesi dinlenme ve enerji depolama zamanıydı.

MTA benim içinde dönüş noktasıydı diye düşünüyordum. Bu arada Dağ Kurtları kılçığı geçerek Çağalınbaşı zirveye tırmanmaya başlamışlardı. Ramazan hoca onları ve parkuru göstererek bu tırmanışın zor ve tehlikeli olduğunu 2. derece kaya tırmanışı yapılacağını sonlara doğru oturarak zirveye çıkılacağını anlatarak gönüllü gelmek istemeyenleri belirlemeye çalışıyordu. Doğal olarak ben dahil herkes bu kadar yolu tüm zirveleri yapmak için gelmiştik ancak Dağ Kurtlarının tırmanışı bize iyi bir görsel örnek oluyordu.

Dağ Kurtları karınca misali koca blok kayaya tırmanıyor.

Ramazan hoca öncelikle dağcılık eğitimi alanları götüreceğini söyleyerek eğitim alanları sorduğunda bir umutla el kaldırdım. 9 kişi gönüllü ayrıldı bende hocaya yaklaşıp gelip gelemeyeceğimi tekrar sordum sanırım MTA zirveye çıkışım ve hevesim hocayı yumuşatmış olmalı ki tamam dedi. Çocuk gibi içim kıpır kıpır , heyecan , endişe , korku hepsini aynı anda yaşadım. Sağ ayak aşilim hala sol gibi dik çıkışlarda esnemiyor, ayağımı yan basarak yokuş çıkabiliyordum ama artık dönüş yok bu zirve çıkılacak. MTA nın kılçığını geçerek Çağalınbaşı zirve rotasının başına geldiğimizde acaba yanlış mı yapıyorum diye kararımı sorguladım koca bir kaya bloğu karşımızda patika falan yok yaklaşık 500 metre dört ayak tırmalayacağız

Artık dönüş yok ya burada bir kaç saat çıkanlar beklenecek yada çıkılacak, Ramazan hoca düştü yola yapacak bişey yok takıldık peşine, ayağımı düşünmeyi bir kenara bırakmış yükseklik korkumu düşünmeye başlamıştım.

Çocukken mahallemizin camiisinin (Çal Savranzade camii) minaresine ilk çıktığımda Çal ilçeme yukarıdan baktığımda içimi bir ürperti kaplardı merdivenlerden inerken otura otura inerdim bunun ne olduğunu o zamanlar kavrayamamıştım. Erzurum Dumlu ilçesinde askerlik dönemimde Kara kuvvetleri denetlemesine katılacağımız belli olunca antrenman için tüm bölük pentatlon sahasına gittik. Burada ilk engel ip merdiven tırmanışıydı deneyimli askerler tüm engelleri tek tek nasıl aşılacağını göstermiş sıra bizlere gelmişti. Arkadaşımla start noktasına gelip komutla ip merdivene kedi gibi tırmanmaya başladık. Merdivenin son basamağına gelip yatay direkten takla atarak tekrar ters taraftan inilecekti. Yatay direğe geldiğimde zemin ile göz göze gelince direğe kedi gibi sarıldım kaldım o an anladım yükseklik korkum olduğunu. Beni aşağıdan taşlamak suretiyle indirebildiler 🙂 Dağcılığa ilk başladığım sıralar her zirve yürüyüşünde bunu nasıl yeneceğim diye düşünürdüm. Normal yürüyüşler sorun değil ama kaya tırmanışları sorun olacaktı. Korkuların üzerine gitmezsen sorun çözülmüyor ilk olarak radikal bir kararla Pamukkaleden yamaç paraşütü ile tandem atladım pilot aşağıdaki Pamukkaleden bahsediyor bende ona karşıdaki Honaz dağından Babadağından bahsediyordum sırf yere bakmamak için, neyse sağ salim yere indik. Esas yükseklik korkumu yendiğim yer ise Niğde Cımbar vadisindeki TDF kaya tırmanış eğitimlerimiz oldu. 30-40 metre yüksekten inişler, yukarıdan emniyet alarak saatlerce oralarda kalmak, iplere ve badi ne güvenme öğretileri korkumu yenmeme vesile oldu. Ekip sağlam, hoca kendinden emin akıntıya bırak kendini deyip derin bi nefes alıp takıldık guruba.

Neyse Ramazan hoca önde biz arkada tırmanmaya, tırmalamaya başladık. Batonları katlayıp çantalara bağladık çünkü bize artık yardımcı olamayacaklardı. Zaman zaman 3 çoğu zaman 4 nokta kuralı ile yükselmeye başladık.

Bir ara ne işim var burada dedim fotoğraflara ve videolara bakınca manzara harika ama ben göz ucuyla bile aşağıya bakmadan tutamak ve basamak arayarak son metrelerde de oturarak zorlu ve heyecanlı tırmanışı tamamladım.

Ekip arkadaşlarımı ve Ramazan hocayı tek tek kutlamaya başladım taki beni dağlarda yalnız bırakmayan 20 küsur yıllık arkadaşım, Aladağlar için antrenman yaptığımız Yenişehir Barıştepe yollarında benim düşük tempo ve performansıma rağmen hiç sıkılmadan bana eşlik eden. Kamplarda beraber çadırı paylaştığımız Bülent Aydın da zirveyi tamamlayıp onuda kutlamak için sarıldığım sırada duygu patlaması yaşadım olduğum yere oturup ağlamaya başladım en son ne zaman ağladığımı hatırlamıyorum bile. Genelde soğuk kanlı bir yapıya sahibimdir ama aşil tendonumun kopması sebebiyle yaşadığım zorlu süreçte, ayağımın alçılı olduğu dönemde en büyük hedefimin sadece 10 metrelik koridorun sonundaki wc iken böylesi zorlu bir, hatta iki zirveyi yapabilmiş olmak beni etkilemişti.

Zirvede öğle yemeği için bir yer beğenip yemeklerimizi tüketip harika manzaralar karşısında sıcak çay ve kahvelerimizi yudumlamak tüm yorgunluğu stresi alıp götürdü, her yemek molasında Aydın Gün’ ün eşinin hazırladığı bitmek bilmeyen nefis yaprak sarmaları da unutmayalım 7 gün sarma mı yenir arkadaş, yendi vallahi. Yemek sonrası toplu ve bireysel zirve fotoğrafları çekildi.

Zirvede olmak oradan doyumsuz manzaraları seyretmek güzel ancak gök gürültüsü ile birlikte kasklara düşen bir kaç damla yağmur kendimize gelmemizi ve hızlı ama güvenli bir şekilde aşağı inmemiz gerektiğini hatırlattı bize. Tam o an 2 Ocak 2022 de beraber Honaz zirvesine tırmandığımız Evereste tırmanmış olan Gülnur Tumbat ın bir sözü aklıma geldi. “Zirvenin verdiği huzurda kalmak istiyorsunuz ama hayır geriye inmekte zirveye çıkmak kadar önemli.” Gülnur Tumbat’a da buradan selam olsun.

17. dakika

Acele ile toparlanıp çıktığımız tarafın ters tarafından inişe başladık burası çıkışa nazaran daha yürünebilir güvenli bölgeleri çok olan bir rota ama çarşak zemin yağmurla birleşince riskli olacaktı. Müsait bir yerde yağmurluklar giyildi ve MTA kılçığı ile Çağalınbaşı zirvenin eteğinin kesiştiği noktaya kadar sorunsuz ulaşıldı, buradan dik bir çarşak inişi ile güvenli bölgeye ulaşıldı.

MTA zirvede bizden ayrılan ekip arkadaşlarımız Hasta hocanın gölünde yüzecekler bizi bekleyeceklerdi ama bozan hava sebebiyle onlarda kamp alanına geçmişlerdi. Aramızdaki çılgınlar Ramazan Turan, Aydın Gün, Bülent Aydın, Muhammed Dağ ve onlara uyan Ramazan hoca da bu havaya rağmen gölde yüzmekten geri kalmadılar.

Gölden ayrılıp kampa ulaştığımızda bizi ilk karşılayan İhsan ve Selim oldu kampa yoğun yağmur ve dolu yağdığını onlardan öğrendik iyiki bu şiddetli yağışa zirvede yakalanmadık diye konuştuk.

Biraz dinlendikten sonra havanın düzelmesi ve güneşin tekrar yüzünü göstermesini fırsat bilip havlu ve terlikleri kapıp kamp yakınındaki göle hareket ettik İhsan,Devrim, Özden, Mevlüt, Bülent ile bu gölde yorgunluk attık. Bu göle 3 sene öncede girmiştik Temmuz ayı olmasına rağmen kar sularından oluşan göl çelik gibi soğuktu, bu sefer o soğukluk yoktu sadece serin denilebilecek düzeydeydi. Güneş batmaya yakın gölden ayrılıp kampa döndük.

Kampa Hollandalı iki genç dağcı gelmiş geceyi burada geçirip sabah Hacer boğazından Kayseri tarafına gideceklerini öğrendik. Ama bu kampı sanırım ömür boyu unutamazlar önce Ramazan Turan gençleri Pakdos lu yapıp slogan attırdı.

Ardından Rıza abi bitmek tükenmek bilmez enerjisi ile çocuklara tüm halk oyunları, zeybek, Ankara havaları ve benim dahi bilmediğim yöresel oyun figürlerini uygulamalı göstererek öğretti. Neşeli bir kaç saat geçti böylelikle sanki iki zorlu zirve yapan ekip bu değildi.

Akşam yemeği sonrası günün değerlendirmesi için kamp ateşi başında toplandık demek isterdim ama maalesef 3000 metrede ateş için tek bir kuru dal dahi yoktu 🙂 neyse yine de toplandık. Bize başka illerden ve kulüplerden katılan arkadaşlarımız günü değerlendirirken aynı zamanda bizide değerlendirmesi ve oldukça olumlu ve güzel sözlerle bizi ve kulübümüzü övmeleri tabiki çok hoşumuza gitti. Bu arkadaşlarımızın da ekibimize uyumları ve samimiyetleri üst düzeydeydi kısa sürede kaynaşmış güzel bir ekip olmuştuk. Zaten Rıza Özgen abimiz ve Nursel Ölmez arkadaşımızla Denizli deki Honaz ve Karababa şenliklerinde beraber olup tanışma şansımız olmuştu.

Ateş başında oynayan Rıza abi ve Nursel

Muhabbetle geçen bir kaç saatin ardından çadırlara çekilme vakti gelmişti. Ertesi gün yine zorlu 3 zirve Süner, Okşar ve DKSK zirveleri ekibi bekliyordu (beni değil ekibi 🙂 )

3.Gün: Her ne kadar gece çadırda Bülent’e sabah kalkmayacağımı ayağımı dinlendireceğimi, bir gün sonraki zorlu Kızılkaya, Karasay ve Eznevit zirvelerine odaklanacağımı söyleyip yatsamda sabah Rıza abinin ötüşü ile uyandım. Bari ekibi yolcu ettikten sonra güzel bir kahvaltı yapıp dinlenir sonrasında göllerde falan yüzerek vakit geçiririm diye düşünüyordum ki yan çadır komşumuz Mevlüt ve Devrimin de bu gün için dinlenme kararı aldığını öğrendim günü beraber geçirecektik. Mevlüt ile birlikte ekibi yolcu ettikten sonra sabah güneşin doğuşunu, gün ışığı ile zirvelerin genden renge girişini seyrettik.Kahvaltımızı yaptıktan sonra biraz çadırların içini etrafını düzenledik uyku tulumlarını ve giysileri havalandırmak üzere dışarı çıkarıp çadırların üzerine serdik. Bir gün önce yağan yağmur sebebiyle çamur olan çadırların eteklerini temizledik anlayacağınız kampta yapılabilecek ne varsa sıkılmamak için onu yapıyorduk. Bir ara küçük yürüyüş olsun ve 2 gündür arayamadığım ailemi arayayım diye Türkcell tepeye çıktım ama maalesef hattım Telekom olunca tepe beni kabul etmedi. Bu sırada Ramazan hocanın bahsettiği kara bulutlar Hacer boğazından giriş yapmış hızlıca Direktaşın arkasından Kızılyar üzerinden H zirvelerine doğru yol almaya başladı.

video:Selim Karakaya

Bir süre sonra hava tamamen kapattı ve tek tük yağmur damlaları düşmeye başlayınca kamptaki tüm çadırları dolaşıp arkadaşlarımızın dışarıdaki eşyalarını kapalı ortamlara aldık, çadırları gerdirdik ve sandalyeleri alıp büyük beyaz çadırların birine çay ve çerezlerimizi alıp oturduk, yağmur hızlandı bir süre sonra şiddetli yağmurla karışık dolu atmaya başladı. Bir ara ikisi bir o kadar kuvvetli yağmaya başladı ki çadırların dayanmasından endişe ettik. Bir yandan dağdaki arkadaşlarımız için endişeleniyor bir yandan da ” iyiki gitmemişiz iyiki burdayız” sloganını söyleyerek işi gırgıra vuruyorduk. Bir sür sonra sırılsıklam halde bir genç soluk soluğa çadırımıza geldi. İki arkadaş bizim kamp malzemelerimizi aşağıya indirecek olan Mehmet Şenol ve Niyazi ile kampa gelirken Çelikbuyduran düzlüğünde yağmura yakalanmışlar bu gençler katırları bırakıp koşarak kampa gelmişlerdi. Bizim çadıra girince sıcak bir şeyler verdik biraz ısındıktan sonra diğer beyaz çadıra gittiler. Bir süre sonra da Mehmet Şenol ve oğlu da kampa katırlarla geldi. Yağmur ve dolu olanca hızıyla devam ediyordu bir ara dışarıya çıkma fırsatı bulduğumuzda karşılaştığımız manzara bizi şaşırttı kupkuru olan kamp gölü suyla dolmuştu.

Saat 15.00 civarı ekip arkadaşlarımızda Türkcell tepe tarafından göründü içimiz rahatlamıştı. Üzerlerinde yağmurluklarıyla gelmişlerdi. Yağmurluğu sağlam olan Nursel Ölmez hariç hemen hepsi oldukça ıslanmış eller buz gibi olmuştu. Her geleni çadıra alıp sıcak çay kahve ile destekledik kamp ocaklarımız sıcak su ve çay yetiştirmek için hiç durmadan çalışmaya başladı. Bu arada bazı arkadaşlarımızın çadırlarına su girmiş onları tahliye etmekle uğraşıyorlardı. Akşam yemeğinden sonra gün değerlendirme toplantısını bu çadırda yapmaya karar verdik. Herkes sıkış tepiş çadıra girdi çay, kahve, meyve, hurma vee Aydın Gün’ün sarması ( Her öğünde sarma vardı 🙂 ) bir süre sonra toplantı şarkı türkü muhabbetine dönüştü Aydın Gün, Devrim Özil, Niyazi Temizkan ve Rıza Özgen güzel şarkıları ile geceye neşe , Ahmet Ergende söylediği şiirler ile olaya renk kattı. Biraz yorulmuş olan Nursel Ölmez çadırından gelmemekte ısrar etti ama ertesi gün şarkıları türküleri duydukça pişman olduğunu da itiraf etti. Nursel in de güzel şarkılarını daha sonra Karayalak kampında dinleme fırsatımız oldu.

Niyazinin canlı performansından Uğurlama

Toplantı esnasında ertesi günün planlamasını yapmaya başladık. Gündüz yağan yağmur ve dolu sebebiyle Kızılkaya zirvenin batısında kalan rotanın kurumayacağı dolayısıyla risk oluşturacağı ayrıca %70 yağış ihtimali olduğu bilgisini de kampa yeni gelen Reha dan öğrenince Kızılkaya zirveyi ekibin selameti açısından yapmamayı önerdi Ramazan hoca. Rotayı gören Bülentte riskin fazla olduğunu çarşakların tehlikeli olacağını söyledi.

Aslında bütün etkinlik Aladağların en yüksek ve tehlikeli zirvesi olan Kızılkaya için düzenlenmişti. Bazı arkadaşlarımız bu zirve var diye etkinliğe katılmışlardı bizde Denizlide ip inişi çalışmaları yapmış eksik malzemeleri sırf bu zirve için tamamlamıştık. Yani Kızılkaya için maddi manevi epey çaba sarf etmiştik. Bazı arkadaşlar her şeye rağmen zirveyi deneme yönünde fikir bildirselerde ben hem Ramazan hocanın deneyimine çok güvendiğim için hemde felsefe olarak asla ekibi riske atacak bir girişimde bulunma taraftarı olmadığım için tartışmaya son noktayı koyarak Kızılkaya zirveyi iptal ederek diğer Karasay ve Eznevit zirveleri yaparak Karayalak kamp alanına dönme kararını destekledim. Bir başka zaman şartlar müsait olduğunda tekrar geliriz dağ kaçmıyor ya.

Sabah bir saat daha geç kalkılıp 08.00 da hareket edilecek şekilde kamp toplanıp malzemeler bir alana toplanacak ve katırlara yüklenecek. Herkez olayı anladı tırmanış olmayacağı için tırmanış ekipmanların çadırlarla gidecekti. Saat 22.00 olduğunda her kez çadırlarına çekildi.

4.Gün: Sabah ilk defa saat sesleri ile uyandık Rıza abi ötmemişti 🙂 kahvaltı ve gün boyu yiyeceğimiz malzemeleri ayarladıktan sonra Direktaş manzarası eşliğinde yedi göllerdeki son kahvaltımızı yapıp acele ile çadırları toplayıp çuvallamaya giriştik hummalı bir çalışma vardı. Tam bu ara Rıza abi bağırarak her kezi durdurdu ve ” arkadaşlar hepinizden özür diliyorum çünkü bu sabah ötmeyi unuttum” deyip ötmeye başlayınca ortalık kahkahaya boğuldu. Çadırların toplanmasıyla birlikte geceden çöpler için aldığımız karar doğrultusunda bizim olmasa dahi tüm çöpleri poşetlere toplayıp yanımızda fazladan getirdiğimiz bir çuvala doldurup katırlara yüklenmek üzere Mehmet Şenol’a teslim ettik sağolsun oda bizden önce aşağıya indiğinde aracı ile çöpleri Demirkazık köyüne götürerek çöp konteynırına attığını daha sonradan bize söyledi.

Kamp toplama işlemi bitip yine Ramazan hocanın peşine düştük hedef Çelikbuyduran.

Yedigöller ve Direktaşa veda
Sol ileride Kızılkaya

Sabah hava çok güzeldi ama bizi kandıramazdı geldiğimizden beri her gün sabah hava çok güzel oluyor öğleden sonra bozuyordu. Üstteki fotoğrafta da hava açık Kızılkaya tüm cazibesi ile bizi çağırıyor ama yemezler.

Çelikbuyduran su kaynağına geldiğimizde sularımızı tazeledik Adana yolcusu Ahmet Ergen, Denizliye erken dönmek zorunda olan Mithat ve Tuğçe ile bir gün öncesinin yorgun savaşçısı Nursel Karayalak kampına gitmek üzere ayrılmak istediler. Zaten belirgin patika olması ve arkadan gelen katırlar onları yalnız bırakmayacağı için ayrılmalarında sorun görmedik ve 17 kişi Karasay ve Eznevit zirvesi için zorlu bir çıkışı olan gediğe yöneldik.

Çelikbuyduran gediğine çıkarken yağmurdan ıslanan ince çarşak çıkışı zorlaştırıyordu bazen 2 adım atıp bir adım geriye kayıyorduk. Gediğin dikliği ayağımı biraz zorlasa da yan basarak gediği geçip düzlüğe çıkmayı başardım tabii en arkada 🙂

Düzlükte biraz nefes ve manzara molası verildi. Kızılkaya zirvesi Karasay ve Eznevit zirveleri ile Karayalak parkuru net sekilde görülebiliyordu. Rahat bir yan geçişle Kızılkaya – Karasay yol ayrımına gelmiştik.

Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere bulutlar yine toplanmaya başladı. Vakit kaybetmeden Karasay zirveye hareket ettik. Karasay zirve adsız zirve Eznevit zirve aynı rota üzerindeydi.

Sağ başta Karasay en solda adsız zirve orta ilerde Eznevit zirve aynı karede.

Bu noktadan Aladağların diğer bölgelerini de görme fırsatı bulduk Alaca zirve ve Parmakkaya görülebiliyordu adı her nekadar Parmak kaya olsa da 130 metre yüksekliğinde tırmanış seven dağcıların çok ilgi gösterdiği bir kaya kütlesi.

Yok yok bu Parmak kaya değil araya karışmış 🙂
Parmakkaya

Kolay sayılabilecek bir tırmanış ile Karasay zirveye ulaşmıştık.Burada kısa fotoğraf molası ile Eznevite hareket etmek istiyorduk çünkü bulutlar etrafta dolaşmaya başlamıştı.

Acele ile Eznevite doğru dik bir çarşak inişi gerçekleştirdik içimden inşallah dönüşte burayı çıkmayız diye geçirdim. Biraz sonra az riskli iki yan geçişle Eznevit zirveye ulaştık. Bu sırada 4 yıl önce burada feci bir olay sonucu hayatını kaybeden Mustafa Kemal Karakoç kardeşimizi anarak olay hakkında detaylı bilgileri Ramazan hocadan aldık. Olay günü aynı yerde çığdan kurtulan ama Eznevit eteklerinde mahsur kalan Hilal İşcan ile telefon konuşmalarından bahsetti. Kötü hava şartları sebebiyle Mustafa ya ulaşılamamış arama kurtarma faaliyetleri sonuç vermemiş ve arama kurtarma ekipleri de risk altına girdiği ve artık canlı ulaşılma ihtimalinin kalmaması nedeniyle arama sonlandırılmış kış boyu Mustafa maalesef çığ altında kalmıştı. 2 Aralık 2018 de olay meydana gelmiş bizim Aladağlara ilk gelişimizden 15 gün önce 8 Temmuz 2019 da kar altından çıkarılabilmişti.

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/cig-altinda-kalan-kayip-dagcinin-aylar-sonra-cansiz-bedenine-ulasildi-41267612

Eznevit zirveye ulaşıp öğle yemeği molası verildiğinde Kaldı taraflarından gök gürlemeye başladı. Yemekler meyveler yendi (Yaprak sarması da 🙂 ) fotoğraflar çekildi ve dönüş hazırlıkları başladı.Bu sırada Mithat mesajla Karayalak kampına sağ salim ulaştıklarını bildirdi.

Eznevitten hızlıca inildi dikkatli bir şekilde yan geçişler yapıldıktan sonra hemen her kezin kafasındaki sorunun cevabı alındı evet zevkle hızla inilen Karasay çarşağı maalesef geri çıkılacaktı 🙁

2. kez Karasay zirve yaptığımızın resmi.

Bu kadar yorgunluğun üstüne bu çıkış bizi aslında endişendirmiyordu aklımız gittikçe üzerimizde yoğunlaşan bulutlardaydı. Devrim hoca olumlama yapmış “uzaklaştırdım onları” deyip bize umut vermeye çalışıyordu. Kızılkaya dibine kadar geldiğimizde artık Devrim hocanın olumlaması etkisini yitirmiş 🙂 damlalar üzerimize düşmeye başlamıştı. Hemen yağmurlukları giyip mola taşı inişine yağmurlukla devam ettik yağış kısa ve etkisizdi. Ama geceden verdiğimiz Kızılkaya iptal kararının ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmış oldu. Gök gürültüsü ve yağışa Kızılkaya zirvede veya ip inişi sırasında yakalanabilirdik. En azından bu bize züğürt tesellisi oldu. Mola taşına geldiğimizde Mehmet Şenol’un Çelikbuyduran dan hat çekerek buraya getirdiği sudan boşalan şişeleri doldurup artık sürekli iniş olan Karayalak rotasını katetmeye başladık. Kapıya yaklaştığımızda arkadaşlarımız geriye dönüp Aladağlara veda ederken ” nokta değil virgül koyduk yine geleceğiz” diye bağırıyorlardı.

Karayalak kampına geldiğimizde ekibi Nursel Ölmez karşıladı ağrıyan sızlayan ayak ve bacaklar Nursel’in çay hazır demesiyle birden rahatladı . Artık yarı medeniyete ulaşmıştık elektrik, su, wc, sandalye masa lüks bir kamp Karayalak. Mithat, Tuğçe ve Ahmet kamptan ayrılmış evlerine doğru çoktan yola çıkmışlardı. Belki biz kampa ulaştığımızda Ahmet Adanaya bile ulaşmıştır.

Çaylar içildikten sonra Karayalakta 2 gece daha kalacağımız için tekrar çadırları kurmaya ve ardından Akşam yemeği hazırlıklarına başladık. Bu arada başka proğramları olan Rıza Özgen,Rıza Topgül,Naz Akgül ve Niyazi Temizkan araçlarıyla kamptan ayrılma hazırlığı yaptılar. 4 gün önce birer yabancı olan bizler dağdaki birliktelik, güven, yardımlaşma ve samimiyet sonucu dost oluvermiştik, kucaklaşarak vedalaştık.

Karayalak kıl çadır muhabbetleri

Ekibimizin kalabalık olması nedeniyle Yedigöllerde Pakdosun Halil-İbrahim sofrasını oluşturamamıştık ama Karayalakta sayımız azalınca 2 gün toplu yemek yapıp ritüelimizi yerine getirdik. Bu arada bu son 2 günde de yaprak sarması yendi ne bereketliymiş 🙂 ZATEN ETKİNLİK BOYUNCA AYDIN’IN SARMALARI İLE MİTHAT’IN SODALARI BİTMEK BİLMEDİ 🙂

Evet 2. Aladağlar zirve tırmanışlarımız böylelikle sonlanmış oldu. Karayalak kampında 2 gece daha kalıp bir gün Cımbar vadisinden Demirkazık ve Kocasarp zirve eteklerindeki Dipsiz göl turu ve son gün Ramazan hocamızın evi ve Gümüşler manastırı ziyaretlerimizle etkinliğimiz devam etsede bunlarıda yazarak fazla uzatmak istemiyorum zaten yeterince uzun oldu yazım. Onları da ayrıca bir yazıda anlatacağım, Ramazan hoca için ayrı bir konu açmalıyım.

Benim için ayrı bir anlam ifade eden kendimi test etme imkanı bulduğum bu etkinlik her zamanki gibi çok deneyimler, güzel insanlar kazanmama vesile oldu. 2 Ocak 2022 de son ciddi zirvem olan Honaz dağı kış tırmanışından sonra sakatlık sürecinden sonunda bu kadar zorlu ve uzun etkinliğin üstesinden gelip gelemeyeceğim konusunda tereddütlerim vardı. Ama en büyük destekçilerim Bülent ve Mevlüt ile her zaman güvendiğim ekip arkadaşlarımın yanımda olması bana güç verdi. Neyse uzatmaya gerek yok “Veni, Vidi, Vici” işte.

Bu etkinlik esnasında tanıdığım yeni dostlarım ve ekip arkadaşlarım hepinizin ayaklarına emeklerine sağlık. Umarım daha güzel faaliyetlerde yine beraber oluruz. Etkinlik boyunca hatamız olduysa kusura bakmayın.

ALİ FUAT AVCI

30 EYLÜL 2022

Etkinliğin daha geniş videosu

2 thoughts on “AĞUSTOS 2022 ALADAĞLAR

  1. Bu güzel faaliyetin tüm aşamalarında, emek özveri ekip ruhu ile hareket ve organizasyonunu sağlayıp sonunda o günleri tekrar bizlere yaşattın sağol Varol başkan emeğinize kaleminize sağlık.

    1. Her şey birlikte güzel ve kolay hocam, inşallah daha iyilerini de yaparız.Yeterki sağlığımız yerinde olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir